6 Mart 2012 Salı

ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR?
İlhan ULUKÖSE
Hükümet tam bir aymazlık içinde bir yandan seçmenine selam verecek uygulamalar peşinde,öte yandan da ülkenin aydınlık güçleri olan Üniversite,Ordu ve basını etkisizleştirmek için yoğun çabalar içinde iken Güneydoğuda ayaklanma olarak tanımlandırılabilecek şiddet ve talan olayları başladı.Ne yazık ki, ne AKP hükümetinde ne de partinin kendisinde, artık göze batmak bir yana, gözümüzü oyacak kadar elim boyutlara ulaşan tehlikeli gidişatı öneyebilecek politikalar üretebilecek kadrolar mevcut değildir. İş yine onların iktidarlarına rakip olarak gördükleri asker ya da sivil aydınlarıyla, AB ve ABD çıkarlarını savunmayı bir vatanseverlik gibi gösterme üçkağıtçılığı yapan bir bölümü hariç basınımızın yurtsever kalemlerine kalmıştır.
Kendilerinin o bölgede yaşayan halkın geçek temsilcisi olduklarını iddia eden ayrılıkçı terör örgütü ve yandaşları da büyük bir tarihi hata içerisindedirler.Varsayalım ki dünyadaki siyasal ve askeri koşullar da onların çıkarları doğrultusunda gelişti,uygulanan şiddet ve terörle desteklenen politikalar sonuç verdi ve bölgede ayrılıkçı bir devlet kuruldu.Bölge genelinde iklim ve arazi koşulları orada yaşayacak insanları insan gibi yaşatacak gelir kaynaklarından yoksundur.Ekonomi olmayınca, ne sanayi ne de ticaret oluşmayacaktır.Türkiye Cumhuriyetinin Doğu ve Güneydoğuya harcadığı kaynaklar bölgenin ulusal gelire katkılarından kat kat fazladır.Sanayisiz,tarımsız,ticaret ve turizm kaynak ve gelirleri olmaksızın kuracakları sözde devlet(!) ayakta duramayacaktır. O zaman da büyük dış güçlerin kucağına oturmaktan başka çareleri olmayacaktır.Bin yıldır bir arada yaşadıkları büyük ve asil ulustan ayrılmaları, bir anlamda artist olmak için evden kaçıp randevuevine düşen aptal ve zavallı kız olmaları demek olacaktır.Orada bile patron yaşlanan yani onun çıkarına elvermeyen kadını bir tekme ile kapının önüne koyuvermektedir.Bu senaryo da hesaba katılmalıdır.Sömürü bitince emperyalizmin dostluğu da biter.Kurt derisinden post, emperyalistlerden de dost olmaz.Onların dostlukları değil, çıkarları vardır. Ayrıca, bunun için her iki taraftan dökülecek kanların faturasının da da büyük ölçüde kendilerine çıkacağını hesaplamaları gerekir.Daha daha, ülkenin her bölgesinde kendine bir yaşam tarzı kurabilmiş kürt asıllı insanlarımızı ne yapacağız? Asıllarına dönmek için bölgeye dönerlerse işleri ve aşları olmayacaktır.Dönmezlerse, oturdukları bölge insanları ile arasına kan davası girmiş olacağı için ikinci sınıf vatandaş bile olamayacaklardır.
Şimdi herkesin başını elleri arasına alıp uzun uzun düşünme zamanıdır. En çok düşünüp kendi insanlarının yabancı çıkarları uğruna tuzağa düşmesini engelleyecek çaba ve örgütlenmeler içinde olması gereken kişiler , bu bölge orijinli aydınlardır.Ayrıca en zayıf zamanında üstüne çullanan zamanının devleri ile başa çıkmayı bilmiş olan ve vatan söz konusu olunca gerçekten eşşsiz olan ÇILGIN TÜRKLER bu senaryolarda hep başrollerde olacaktır.
Bence çanlar en çok kürt asıllı yurtdaşlarımız için çalmaktadır.Ya bu ülke ve devlet ile birlikte yükselecek ve yücelecekler ya da tarihin çöplüklerinde çürüyüp gideceklerdir.Bu konuya kafa yoran herkesin bilmesi gereken en önemli gerçek budur.

( 3 Nisan 2006 )

OY TRABZON TRABZON

OY TRABZON TRABZON
(10Şubat 2006 )


Karadeniz türkülerinden biri böyle başlar, “Oy Trabzon Trabzon, içi kalaylı kazan”.Ancak son olaylar gösterdi ki, kazan hiç de kalaylı değil. Aksine kazan paslı, kirli, çamurlu.
Peki, Karadenizin incisi bu güzelim kente nazar mı değdi? Trabzona ne oldu, burada neler oluyor, niye oluyor?
Önce bir Üniversite öğretim görevlisi aracında seyir halinde kurşunlanıp öldürüldü. Bildiri okumak isteyen bir gurup TAYAD’lı linç edilmekten son anda kurtarıldı. Daha sonra Trabzon’un ve Mili Takımın gözde oyuncuları Fatih Tekke ve Gökdenizin araçları ve eşlerinin işyerleri kurşunlandı. Bunlar basına intikal edenler yalnızca. Kimbilir duyulup bilinmeyeni de
ne kadar çoktur. Son olarak da bir din adamı olan İtalyan bir rahip kilisede vurularak öldürüldü. Olayın faili olarak yakalanan ve suçunu itiraf eden 16 yaşındaki bir genç dinci bir örgütün teşviki ile rahibi vurduğunu ifade etti.
Trabzon’daki gelişmeler Sarp Hudut Kapısının açılmasından sonra başladı. Eski Sovyetler birliğinin dağılan çeşitli ülkelerinden gelen yabancılar, burada Rus Pazarı denilen yerlerde tezgâh açarak sattıkları mallardan kazandıkları paralarla ülkelerinde satacak ürünler alıp ticarete başladılar. Zamanla bu ticarete bu ülkelerin kadınlarının pazarlanması da eklendi. Başka bir deyişle Karadeniz’den başlayan, Trabzon’da merkezleşen Nataşa Turizmi Akdenize kadar ulaştı.
Nataşalara para yetiştiremeyen çok kişilerin işyerleri kapandı, aileler dağıldı, yuvalar yıkıldı. Bu kadınların kaldıkları ve icrayı faaliyet ettikleri oteller fahiş paralar kazanmaya başlayınca, bu otellerden haraç alan kişiler ve çeteler ortaya çıktı. Tabii arkasından bu gibi yerlerde çok kullanılan uyuşturucu ticareti de oluştu. Zaten silah taşımanın mendil taşımaktan daha yaygın olduğu Trabzon’da birçok ölüm yaralama olayları meydana geldi.
Bütün bu olaylar ve asayişi olumsuz etkileyen gelişmeler karşısında idarenin başı olan Trabzon Valisi ve emniyet güçleri yetersiz kaldı. AKP milletvekilleri son olaydan 4 gün önce İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’yu uyarmışlar.”Trabzon Kurtlar Vadisine döndü.” demişler. Trabzon’un misyonerlik faaliyetlerinden rahatsız olduğunu, kapkaç ve şantaj çetelerinin Çömlekçi gibi bazı mahalleleri üs yaptığını belirterek daha büyük olaylar çıkmaması için Trabzon’a yönelik özel güvenlik önlemleri alınmasını istemişler.
Sabah Gazetesinden Erdal Şafak, “Trabzon’da işsizlik Diyarbakırı bile geçmiş. İşsiz ve barut fıçısından farksız en az 25 bin genç kent merkezindeki 4 caddede saatler boyu tur atıp duruyor. 18 yaş ve üstü erkeklerin yüzde doksanı silahlı “diye yazıyordu iki gün önce.
Eski bir idareci olarak anlamakta zorluk çekiyorum. Trabzonda asayişin resmini gazeteci çekiyor, politikacı okuyor. Trabzon Valisi sanki 23 Nisan Valisi, hani çocukları bayramda temsili makam koltuklarına oturturlar ya, onun gibi. Valinin kendisi ile röportaj yapan bir gazeteciye söylediklerini aynen aktarıyorum. Vali, olayları bildiğiniz halde kapattığınız söyleniyor, bu konuda ne diyorsunuz, sorusuna “ Asla bilmiyordum. Devletin Valisi iş kapatır mı? İftiraya uğradım. Zaten bu işler kapansın, bana bu iftiraları atanlarla mahkemede hesaplaşıp, yüklü tazminat alıp o parayı rahat rahat harcayacağım. Tazminatımı alayım, bakanı arayacağım. Ben artık burada çalışmam, beni Trabzon’dan alın diyeceğim.”
Beyefendi sanki çalışıyordu da, artık burada çalışmam, diyecekmiş. Valinin durumunu internet haber sitelerinden birine gönderilen bir bilgi açığa kavuşturdu. Bilgi şöyle:
“TRABZONLUYUM ve halen burada oturmaktayım. Bence, Trabzon’daki can güvenliği sorununda Vali ve Emniyet Müdürü görevlerini yeterince yerine getirmemişlerdir. Vali, AKP’den milletvekili olma sevdasındadır. Etliye sütlüye karışmamaktadır. Derhal görevden alınmalıdır.”
Anlaşılan Vali alacağını sandığı tazminatı seçim harcamalarında kullanacak. Arkasını da AKP ye dayadığını anlıyoruz. Çook beklersin Vali Bey o “yüklü tazminatları”. Sen hele biraz merkeze talim et de, biraz dinlen, malum ya, orada çok çalışıp çok yoruldun.
İlhan ULUKÖSE