1 Şubat 2011 Salı

KANAL 7 MÜLKİYEYİ NASIL YEDİ ?



Televizyon kanalları sabah yayınlarında gazetelerden başlıklar okuyorlar. Bunlardan birinde böyle diyordu: “Kanal 7 Mülkiyeyi nasıl yedi?”.Gündüz işlerim yoğundu. Haberin geçtiği gazeteyi, akşam saatlerinde internette buldum. Akşam Gazetesinin birinci sayfasında bir haber başlığı idi. Haberde, söz konusu televizyon kanalı çalışan ve danışmanlarından yaklaşık on kişinin çeşitli bakanlıklara danışman ve basın müşaviri olarak atandığı belirtilerek, devlet bürokrasisinde 147 yıldır süren mülkiyeli (Siyasal Bilgiler Fakültesi ) geleneği de sarsıldığı bildirilmekteydi.

Haberdeki tutarsızlıkları gazeteciliğe yeni adım atmış biri olarak meslektaşlarıma yakıştıramadım. Mülkiyeliler devlette basın danışmanı ve müşavir olarak görev yapmazlar. Olanları varsa da istisnadır. Mülkiyeli, devlette Kaymakamdır, Validir, Müfettiştir, Hesap Uzmanıdır, Konsolos, Elçi, Büyükelçidir. Bitmedi; Genel Müdürdür, Müsteşardır ve dahi Bakandır.(Son örneği Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’dir.)

Her hükümet gibi Erdoğan hükümeti de kadrolaşmakta, ehliyet ve liyakate bakmadan yandaşlarını köşe başlarına yerleştirmektedir. Demirel’den bu yana hangisi bunu yapmadı ki? Zararını millet çekiyor, o başka konu. Eskiden beri, bazı kimseler kamu görevini küçümser ve her önüne gelenin bu işin altından kalkabileceğini savunurlar. Belki böylesine bir düşünceden, belki de zamanın yöneticilerini taşlamak için, Ziya Paşa şöyle demiş:

“ Asiyab-ı Devleti bir har olsa döndürür.” Günümüz Türkçesi ile anlamı, devlet çarkını bir eşek bile döndürür, demektir. Şair Eşref, cevabını geciktirmemiş: “Döndürmesine döndürür de, anasının örekesine döndürür.”

Akşam Gazetesinin kafiyeli bir başlık atabilmek için yaptığı bu anlamsız yorum, bana bunları düşündürdü. Ne dersiniz, haksız mıyım?





KARAMANIN KOYUNU



Eskiler ne demişlerdi? “Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu.”Vallahi de çıktı, billahi de çıktı. Hem de daha söylediklerinin yazıldığı gazetelerin mürekkebi bile kurumadan. Yani kurudu ise de çok olmadı. Ama bu Karaman, bildiğimiz Karaman yani orta Anadolu halkının deyişi ile Konya Karaman değil. Hoş, Karaman da çoktan İl oldu ya.

Daha fazla kafanızı karıştırmayayım. Bu Karaman, AKP İzmir Milletvekili Fazıl Karaman. Memurlara ek ödeme yapılmasını öngören yasa tasarısının Mecliste görüşülmesine kadar ben de çoğumuz gibi adını duymamıştım. Zat-ı Muhterem o görüşmelerde buyurdular ki,” Biz zeytini bir lokmada yemezdik. Memurlar da öyle yesin.” Emrin olur, sayın milletvekilim, yeter ki senin gerdanının katmerleri eksilmesin, elbiselerin bir beden olsa da küçülmesin. Hatta muhterem göbeğiniz biraz daha büyüsün. Memurlar zeytini iki ısırmada da yerler. Biz emekliler de 4 ısırmada yeriz efendim. Hatta zeytin yemesek de ölmeyiz ya. Komşu hatırına çiğ tavuk yiyen bir milletin evlatlarıyız.
Yalnız ortada anlaşılmayan bir durum var. Zat-ı âlileriniz bir zamanlar Zeytin Kralı olarak tanınan ve Nesim Malki cinayetinin azmettirmekten mahkûm edilen, İş Bankasından aldığı milyonlarca dolarlık kredilerin üstüne yatan Erol Evcil’in mali müşaviri imişsiniz. Hem de yasalara göre başka bir yerden maaş alırken bu görevi yapamazmışsınız ama aynı zamanda tıkır tıkır milletvekili maaşınızı da almışsınız. Zeytinle ilginizin nereden geldiğini anladık da, zeytin tüketimini niye teşvik etmeyip kısıtlıyorsunuz? Zeytin sağlıklı bir besindir, damar sağlığı için yararlıdır. Ömrü uzatır. İzin verin, başka yerden kısalım da zeytinimizi yiyelim.

Ben ne yiyeyim mi diyorsunuz? Vallahi orası bizi ilgilendirmez. Kocaman milletvekilisiniz. Ona göre kıyak maaşınız var. Belki kıyak emekliliğiniz de vardır. Ne yersen ye kardeşim.
(23 Mart 2006)